Subalpin fundalıklar, alpin sarp kayalıklar özellikle yürüyüşçülerin keyifle ilerledikleri bölgelerdendir. Bu tür bölgelerin sahip oldukları doğal zenginleri anlamak, fark etmek açısından kısa bir giriş niteliğinde yayınladığım dağ ve tepeler yazısını subalpin kuşak ve alpin kuşak ile genişletmek istiyorum.
Dağ çıkışlarında ormanların sıklığının, ağaçların türlerinin değiştiğine şahit olmuşsunuzdur. Türkiye’deki dağların ağırlıklı olarak 2.100-3.500 metre aralığında rakıma sahip olduğu hesabıyla pek çok alpin alan (alan kelimesi alternatifi olarak zon, kuşak ve vejetasyon ifadelerine de rastlayabilirsiniz) olduğunu söylemek mümkündür. Tabi, burada unutulmaması gereken konu rakımdan ziyade subalpin ve alpin alanların orman sınırı referans alınarak belirtilmesinin daha doğru olacağıdır. Çünkü, dünyanın farklı bölgelerinde ormanların sona erdiği yükseklikler farklılık göstermektedir. Bu nedenle başlı başına yükseklik bir kriter olamaz. Örneğin bu sınır değeri Güney Norveç’de 1.250 metre iken Kafkaslar’da 2500 metredir. Karasallığın artmasına bağlı olarak bu sınır daha yukarı seviyelere çıkabilmektedir (Kılınç ve Karakaya, 1992).
Yüksek dağların büyük bir çoğunluğunda alpin zon mevcuttur ve genel olarak bu alanlar ağaç sınırı üzerindeki dağlık alanları belirten genel bir kavramdır. Bu bölgelerdeki bitkiler de alpin bitki olarak ifade edilir ve genellikle genellikle ağaç sınırı üzerindeki dağlık alanlarda doğal olarak yetişen bitkileri ifade eder (Foster, 1968).
Türkiye’deki dağların pek çoğunda (ülkemizde 3.000 metre ve üzeri 129 dağ mevcuttur) alpin alanlara rastlanmaktadır. Yukarıdaki grafikte dağ yüksekliklerini görebilirsiniz. Bu gibi alanlar yaylacılığın da sürdürüldüğü aktif bölgelerdir (Kılınç ve Kutbay, 2004). Aşağıda alpin zon yoğunluğunun enlem/boylam ilişkisini yansıtan bir grafik iletiyorum. Grafikte de görüldüğü üzere alpin zonun (%82) kuzey yarım kürede yoğunluk kazandığı görülmektedir (Körner, 1999).
Alpin bölgeler özellikleri ve barındırdığı çeşitlilik nedeniyle korunması gereken oldukça hassas ekosistemlerdir. Ülkemizdeki yüksek dağlarda yaklaşık 1.800 metrede subalpin kuşağın başladığını ve yaklaşık 2.000 metreden sonra tipik alpin kuşağın gözlemlendiğini söylemek mümkündür. Subalpin ve alpin kuşaklardaki daha kurak yamaçlarda endemik türler bulunmaktadır. Alpin alanlar barındırdıkları mikro habitatlar, ilişkili oldukları arazinin engebesi, bakı, topraktaki hareketlilik ve maruz kaldıkları rüzgar/güneş yoğunluklarına göre farklılıklar gösterirler. Mikro habitatlardaki bu farklılıklar zengin bir biyolojik çeşitlilik oluşturur (Atay vd., 2009).
Dağlardaki alpin kuşaklarda görülen mikro habitatlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir (Ellenberg, 1988):
- Kayalıklar ve kaya çatlakları
- Kaya blokları
- Küçük taşlık yamaçlar
- Drenajı iyi dağ bayırları/sırtları
- Mevsimsel su basan sel/kar yatakları, çukurlar
- Az eğimli yamaçlar (toprağı sabit)
- Dik yamaçlar (toprağı akan)
- Tümsekli düzlükler
- Turbalık ve diğer sulak alanlar
- Gözeler, pınarlar, küçük akarsular ve göller
Alpin alanların sahip olduğu önemli fonksiyonlardan kısaca bahsetmek gerekirse (Atay vd., 2009);
- Su döngüsünde oldukça etkin bir rol oynarlar,
- Bu alanlardaki bitki örtüsü ve toprak özellikleri yağmur sularını yoğun bir şekilde depolar, sel, toprak kayması ve erozyon gibi afetleri önler. Buna bağlı olarak dağlardan akan akarsular ovaların ihtiyaçlarını karşılar.
- Doğal kaynaklar, sağlıklı gıda, biyolojik zenginlik ve temiz hava açısından çok büyük önem taşır. Atmosfere salınan karbonu emer.
Subalpin ve alpin ifadelerini biraz daha genişletelim.
Subalpin Kuşak veya Alpin Bölge Altı Kuşak (Subalpine Zone)
Orman kuşağının 1.800-2.000 metre üstündeki alanlar subalpin zon olarak ifade edilirler. Elbette bu yükseklik yazının giriş bölümünde de belirttiğim üzere bölgesel olarak farklılıklar gösterebilmektedirler. Bu alanda orman kuşağı bodur çalılar, açık mera topluluklarının ağırlıkta olduğu fundalıklara geçiş yapar. Sınırlarının belirlenmesinde ölçü olarak orman sınırı referans alınır.
Alpin Kuşak (Alpine Zone)
1.900-2.000 metre ve üzeri dağ yüksekliklerinde ekstrem iklim şartlarının hüküm sürdüğü, ağaç vejetasyonunun bittiği ve alpin çayırların başladığı bölgelerdir. Ilıman ve tropik iklim kuşağıdaki dağlarda kar sınırı ile ağaç sınırı arasındaki kuşak olarak da ifade edilebilir. Bu sınırlar yazının girişinde ve subalpin başlığında da belirtildiği üzere bölgesel farklılıklar gösterebilir.
Alpin zonlarda bitkilerin çiçeklenmesi ve tohum oluşturması oldukça ekstrem iklim koşulları altında (kayalık alanlar, besince fakir toprak, şiddetli rüzgar, yoğun güneş ışığı, kar vb. değişimler vb.) gerçekleşmektedir. Alpin bitkiler bu nedenle verimli topraklarda gelişemez ve hatta hızlı gelişen bitkilerle rekaber edemezler (Karahan, 1998; Sarı, 2010). Arktik ve alpin bitkiler düşük sıcaklıklarda metabolizma yapma, gelişme ve üremeye uyum sağlamış yegâne bitkiler olup bu özellikleri bakımından çok ilginçtirler (Kılınç ve Kutbay, 2004).
Orman Botaniği Anabilim Dalı, (2012), Ormancılık Uygulamaları – I dersi notlarında Değirmendere Havzası çalışma alanına istinaden alanların barındırdığı bitkilere dair şu içerik örnek olarak gösterilebilir:
“Subalpin vejetasyon çeşitli odunsu ve otsu taksonlar içermektedir. Bu zonu simgeleyen başlıca odunsu taksonlar Betula litwinowii (Kafkas tüylü huşu), Betula pendula (Huş Ağacı), Populus tremula (Kavak), Acer trautvetteri (Kayın gövdeli akçaağaç), Salix caprea (Sorgun), Lonicera caucasica subsp. orientalis (Kafkas hanımeli), Daphne glomerata (Yabani defne), Daphne mezereum (Defne), Sorbus subfusca (Yayla üvezi), Sorbus aucuparia (Kuş üvezi), Vaccinium myrtillus (Yaban mersini), Vaccinium arctostaphylos (Ayıüzümü), Rhododendron ponticum (Mor çiçekli ormangülü), Rhododendron luteum (Zifin)’dur.
Subalpin vejetasyon zonunu simgeleyen başlıca otsu taksonlar ise Anemone narcissiflora (Mayısçiçeği), Trollius ranunculinus (Zarif Çünkotu), Caltha polypetala (Bataklık nergisi), Colchicum speciosum (Vargit çiçeği), Lilium monadelphum var. armenum (Zigana zambağı), Geum coccineum (Kırmızı karanfilotu), Hypericum orientale (Sandık çiçeği), Sibbaldia parviflora (Fındıkotu), Primula veris subsp. columnae (Tutya), Primula auriculata (Çuhaçiçeğigiller), Ajuga orientalis (Dağmayasılı), Veratrum album (Beyaz çöpleme)’dur.
Araştırma alanında en geniş alanı oluşturan alpin vejetasyonu ise çok zengin otsu bitki taksonları ile az sayıda odunsu taksonlardan oluşmaktadır. Bu vejetasyon tipinde Helichrysum plicatum subsp. plicatum (Ölmez çiçek), Trifolium polyphyllum (Telek üçgülü), Jasione supina subsp. pontica (Yayla gökçesi), Viola altaica subsp. oreades (Altay menekşesi), Festuca amethystina subsp. orientalis var. turcica (Zigana yumağı), Alchemilla caucasica (Kaf şebnemlisi), Campanula tridentata (Gökçe çançiçeği), Draba rigida subsp. rigida (Tüylü dolama), Gentianella caucasea (Kaf boduranı), Carex nigra subsp. alpina (Dağ ayakotu), Pedicularis pontica (Şimal bitotu), Veronica gentianoides (Kandilçiçeği), Euphorbia djimilensis (Cimil sütleğeni), Colchicum szovitsii (Karçiçeği veya Katırçiğdemi) gibi otsu bitki toplumları ile Juniperus communis subsp. alpina, Rosa montana, Rhododendron luteum gibi odunsu taksonlar yer almaktadır.”
Bitkilerin takson adı karşılıkları için bizimbitkiler, turkiyebitkileri, agaclar, dogalhayat ve yabanicikerler web sayfalarından faydalandım.
Kaynakça nedir?
- Atay S., Güleryüz G., Orhun C., Seçmen Ö., Vural C., (2009), Dağlarımızdaki Zenginlik Türkiye’nin 120 Alpin Bitkisi, Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri, İstanbul.
- Ellenberg, H. (1988), Vegetation Ecology of Central Europe. 4 th Edition. Cambridge University Press, Cambridge, pp.614-645.
- Foster, H. L., (1968), Rock Gardening. Houghton Mifflin Company, Boston.
- Karahan, F. (1998), Erzurum ve Yakın Çevresi Alpin Vejetasyonunda Yer Alan Bazı Bitkilerin Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanım Olanakları Üzerine Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı ABD, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
- Kılınç, M ve Karakaya, M. (1992), Çambaşı Yaylası (Ordu)’nın subalpin ve alp vejetasyonu üzerinde fitososyolojik bir araştırma. Doğa Türk Botanik Dergisi, 16 (1), 195–206.
- Körner, C. (1995), Alpine Plant Diversity: A Global Survey and Functional Interpretations. In Arctic and Alpine Biodiversity: Patterns, Causes and Ecosystem Consequences (Eds: F.S. Chapin III and C. Körner), 45-62, Springer, Heildelberg, Germany.
- Sarı, D., (2010), Biyoçeşitlilik ve Floristik Çeşitlilik Açısından Alpin Alanların Önemi, III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs 2010, Cilt: IV Sayfa: 1447-1455