Kayak (Sea Kayak / Deniz Kayağı) Nedir? başlıklı yazımda İstanbul‘a dair hislerimden ve gezi planlarımdan kısaca bahsetmiştim. Uzunca bir süre boğaz geçişine dair yönetmelikleri taradığımı itiraf etmeliyim. Bireysel olarak deniz ulaşımının mümkün olmaması hep merak ettiğim ve hatta hayıflandığım bir konu olmuştur. Denizlerle çepeçevre bir ülke ve bir şehir… Gerçekten benim nazarımda oldukça ilginç bir durum. Evet, uluslararası sözleşmeler, yük gemileri… Bu konular yine de durumu tam olarak açıklayabilir değiller. İşin benim için ilginç tarafı, bir dizi gelişme sonucunda bu konunun kendiliğinden çözülmüş olması elbette. Nasıl mı? Cevap, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı! Evet, Kanlıca‘dan başlayıp Kuruçeşme‘de sonuçlanan kıtalararası yüzme yarışı sebebiyle gemi ve tanker geçişlerine kapanan Boğaziçi kayak için de uygun şartların oluşmasını sağladı. Gerekli onayların da alınması sonucunda 21 ve 22 Temmuz’da biz de kayaklarla kıtalararası geçiş yapabilmiş olduk. Tabi, konu sadece bu değil.
Uludağ Üniversitesi öğrenciliğim döneminde, doğa sporlarına ilgi duymama Türkiye’nin ilk görme engelli dağcısı ve milli atleti Necdet Turhan vesile olmuştu. Çalıştığım şirket sayesinde tanışmış, doğa yürüyüşü ve dağcılık üzerine planları üzerine konuşmuştuk. Geçtiğimiz günlerde ise BODEKA (Boğaziçi Deniz Kayakçıları Spor Kulübü Derneği)‘nın tanışma yemeğinde kıtalararası geçiş etkinliği amacıyla Amerika’dan gelen Ahmet Üstünel ile kayak başta olmak üzere doğa sporları hakkında sohbet etmeye başladık. Kendisi 21 Temmuz itibariyle iki kıta arasını (Asya ve Avrupa) kanoyla geçen ilk görme engelli sporcu. Sohbetimiz esnasında konu bir şekilde Necdet Turhan’a geldi ve öğrendik ki her ikimizin de doğa sporlarına olan ilgisinin ardında dolaylı da olsa Necdet Turhan var. Dünya gerçekten oldukça küçük ve ilham verici.
21 Temmuz tarihinde Ahmet‘e eşlik etmek amacıyla BODEKA de kayak geçişi yaptı. Bugün de yine boğaz trafiğinin kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesi sayesinde tekrar bir kıtalararasını kayak geçişi mümkün oldu. Elbette günün rotasını sadece kayağa ayırmak olmazdı. Dolayısıyla ana rotaya bisikletle Üsküdar‘dan başladım.
Yaklaşık 18 km’lik cycling sonunda, saat 09.00 civarında Beykoz‘dan kayaklarla Asya kıtasından Avrupa kıtasına doğru harekete geçtik ve Yeniköy kıyısını hedef alarak kıtalararası geçişimize başladık. Geçisin ardından Fatih Sultan Mehmet Köprüsü‘nü hedef alarak Yeniköy’den Balta Limanı‘na kadar kıyı boyunca ilerlemeye devam ettik. Köprüye ulaştıktan sonra altına doğru ilerledik ve burada mola verdik. Molanın ardından Kanlıca başta olmak üzere yine kıyı boyunca ilerleyerek tekrar Beykoz’a ulaştık. Böylelikle, toplamda ortalama 3 saat 15 dk’da 12.34 km yol aldığımız bir loop rota ortaya çıkmış oldu.
Boğazın nadiren durgun ve nadiren uygun olması, deniz ulaşımının aktif olması, kıyıdaki balıkçılar gibi etkenler nedeniyle oldukça dikkatli ilerlediğimiz bu rota her şeye rağmen pek keyifliydi. Neticede, insan her gün bu tür bir fırsatla karşılaşmıyor, değil mi?
Kimi zaman kendimizi akıntıya bırakarak ilerledik, kimi zaman ise ters akıntı sebebiyle zorluklar yaşadık, tüm bu süreç boyunca oldukça eğlendik. Aklımın bir köşesinde “keşke” olarak duran bir rota hiç planda yok iken böylelikle gerçeğe bürünmüş oldu.
Elbette boğaz turu daha bitmiş değil. Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçerek başladığım ana rota için tekrar Yeniköy’e geçip buradan yine bisikletle kıyı boyunca ilerleyerek Beşiktaş’a vardım. Ve elimde iki yakada bisiklet ve kıtalararası kayaking barındıran, benim için oldukça kıymetli bir rota ortaya çıkmış oldu.
Yakın bir zaman içerisinde bisikletimi de dahil edebileceğim bir faaliyet olacağını sanmıyorum. Bu süre içerisinde kısa rotalarla devam edip, mümkün olan bir fırsatta uzun ve kamplı bir rotayı da listeme eklemek 2018 yılı için yeterli olur görünüyor. Gerçi… Bir an düşününce, çok da belli olmaz bu işler…