Serkan Taycan tarafından başlatılmış ve 13. İstanbul Bienali tarafından da desteklenmiş olan İki Deniz Arası, Karadeniz ile Marmara denizleri arasında toplamda 4 gün süren bir yürüyüş rotasıdır.

Her biri 1 günlük yürüyüşlerle, ortalama 15 km’lik 4 parçadan oluşan ve toplam uzunluğu 60 km’ye varan rota şehrin en dışından merkezine katman katman ilerlemektedir. Orman ve kırsal alanların yanı sıra su havzalarından geçerek şehrin merkezine ulaşılan güzergah boyunca İstanbul’un son yıllardaki ekolojik ve sosyal değişimine de tanık olunmaktadır. Linyit ocakları, yeni havalimanı bölgesi, 3. Köprü, hafriyat atık alanları, sanayi ve toplu konut alanları gibi bir çok noktanın yanı sıra İstanbul’un en eski yerleşimi Yarımburgaz Mağarası, kent bostanları gibi kültür ve tarih değeri yüksek dokuları da barındıran İki Deniz Arası bu anlamda doğa yürüyüşçüleri ile sınırlı kalmayacak nitelikleri ile kent kimliğine sahip çıkmak isteyen herkesin de görmesi gereken kültür rotaları arasında yer almakta.

Valiliğin desteğiyle İnebolu, Türk Ocağı’ndan Kastamonu, Cumhuriyet Meydanı’na kadar Ersin Demirel tarafından işaretlenmiş 95 km.’lik yol Kurtuluş Mücadelesi içerisinde halkın Karadeniz kıyılarından Ankara’ya cephanelik taşıdıkları kağnı yolu üzerine kurulu.

İnebolu sahilinden Küre ve Seydiler’e uğrayarak toplamda 2-2.5 günde Kastamonu Cumhuriyet Meydanı’na vardığım yürüyüş boyunca tipik Karadeniz iklimi ve doğal güzelliklerinin arasında keyifli bir kaç gün geçirdim.

2015, Eylül ayı itibariyle Hisarönü‘nden Aperlai‘ye kadarki etapları tamamladığım Likya Yolu‘nun Kekova‘dan Hisarçandır‘a kalan etaplarını da farklı bir mevsimde görmek istediğim için kenarda tutuyorum. Aklımda sonbahar ve kış döneminin olduğu bu parkuru tamamlayıp notlarımı ayrı bir zamanda tamamlamak için sabırsızlandığım da bir gerçek…

27 Ağustos – 07 Eylül 2017, Bozburun Yarımadası etapları, ardından Datça Yarımadası kuzey rotalarını Knidos’a kadar yürüdüm. Detaylar ile ilgili yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

25 Ağustos – 29 Temmuz 2018, Datça Yarımadası etaplarını kaldığım noktadan (Knidos), Murdala‘ya kadar yürüdüm.

İstanbul’dan başlayan, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1529 yılında bölgedeki iktidar mücadelesini yönlendirmek ve sınırları kontrollü bir şekilde genişletebilmek amacıyla ilk defa Viyana’ya doğru hareket ettiği ilk sefer (I. Viyana Kuşatması, 1529) üzerine kurulu ve Viyana, Neugebäude Palace (Schloss Neugebäude)’da son bulan rotanın Türkiye etabını tamamladım. Detaylar ile ilgili yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

2015, Eylül’de İETT‘nin duyurusu ile farkındalık çalışmalarının yürütüldüğü Köy Hatları uygulaması köylere sağlanan ulaşım ile köy pazarlarından organik ürün alışverişinin desteklenmesine olanak sağlamakta. Tabi, duyurulduğu kadar yeni ve özel bir durum yok. Bir çok köyde bu yönde bir çalışma da bulunmamakta. Köylüler hali hazırda kendi evlerinden süt, yumurta vb. satışlar yaptıkları için köy pazarları dışında, ki bu günler köyden köye farklılık gösteriyor, nereden ne alabileceğiniz çok belirgin şekilde belirtilmiyor. Buna ek olarak, duyuruda tek hatla istenen köye ulaşılabileceği yönünde bir algı var ki, gerçekle yakından uzaktan alakası yok. Zaten ilgili köye yakınsanız sizin için özel bir değer taşımayan bu hatlar, uzak bölgelerden gelenler için bölgeye ve zamana bağlı olarak eziyete dönebiliyor.

Durum: Aktoprak-Keramet ve Keramet – Sugören etaplarını tamamladım.
Yalova‘daki Yalova Ekoturizminde Trekking Parkurları Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2. Bölge Müdürlüğü projelerinden biri. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA)‘nın Doğrudan Faaliyet Desteği ile İl Çevre ve Orman Müdürlüğümüzce (Mülga) Yalova genelindeki yürüyüş parkurlarının tespiti edilmesi ve “biyoçeşitlilik” konusuna farkındalık yaratması amacıyla yürütülmekte. Eylül, 2011’de yayınlanan kitapçıkta toplamda 10 farklı parkur bulunmakta. Birbirine yakın rotaları birleştirerek oluşturduğum 2 ana rota bulunmakta. İlk olarak, Sonbahar için gayet uygun bir rota olduğunu düşündüğüm, oluşturduğum ilk ana rota olan Keramet – Sugören – Elmalık – Soğucak – Güneyköy – Hamzalı rotasına yürüyüp notlandıracağım. Detaylar ile ilgili yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

İstanbul sınırları içerisinde ancak bir o kadar da hem iklim hem de bitki özellikleriyle bir o kadar farklı bir alan. Din adamları, imparatorları, sürgünleri, inzivaları, yangınlarıyla tarihin her döneminde yer almış Prens Adaları olarak da adlandırılan İstanbul’un adalarına dair yürüyüş ve bisiklet için uygun bir rota kaydı oluşturmak istiyordum ve nihayet tamamladım.