Bir süredir aklımda olan, bir türlü fırsat bulup kayıt altına alamadığım Haliç (Golden Horn/Chrysokeras) kıyı rotasını nihayet tamamlayabildim. Doğrudan rotaya geçmek isterseniz yazının sonunda gps kaydını paylaşıyorum. Rotaya dair genel yazı yolda. Ancak, bu genel yazı öncesinde rota üzerindeki bir kaç noktaya detaylıca değinmek istiyorum. Bunlardan ilki Osmanlı Devleti’nin İstanbul’daki dördüncü büyük sarayı olan Tersane Sarayı, yaygın olarak bilinen ismiyle Aynalıkavak Sarayı’ndan günümüze kalan tek yapı olan Aynalıkavak Kasrı. Rotanın ilk durağı olmasının yanı sıra, hemen Haliç Teranesi’nin bitişiğinde yer alması nedeniyle de ayrıca bir önem taşımakta.
Aynalıkavak Kasrı
Tersane Sarayı’nın Osmanlı Devleti’nin en büyük saraylarından biri olduğundan yukarıda bahsetmiştim. Kaynaklara göre, Okmeydanı yamaçlarından Haliç kıyılarına değin uzanan oldukça geniş bir alanda yer alan saray öncesinde, Bizans döneminde imparatorların gezinti ve dinlenme yeri olarak tercih edilmekte. Osmanlı Padişahı II. Mehmed’in Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantiniyye’yi fethinden sonra, Osmanlı sultanlarının da ilgisini çeken bu büyük koruluk, bölgede kurulan Osmanlı Tersanesi’nden dolayı bahçeleriyle birlikte “Tersane Hasbahçesi” adıyla anılmaya başlar.
Tersane Hasbahçesi içinde bilinen ilk yapı, Maraşlı Damat Halil Paşa (Kaptan-ı Derya Halil Paşa)’nın sancağa gitmeyip tahta çıkan ilk ve sıralamada 14. Osmanlı padişahı olan Sultan I. Ahmed Han için 1613 yılı sonlarında yaptırdığı kasırdır. Sonraki dönemde eklenen kasır, köşk ve ilave diğer yapılarla birlikte son halini alır.
Sultan (Deli) İbrahim’in doğduğu kasır zamanla genişlemeye başlar. 1678 yangını sonrasında onarımlar ve düzenlemelerle birlikte birçok yeni ek yapıda alanda yerini alır. Sarayın setler halinde yükselen geniş bahçesinde, Haliç kıyısına yakın bölgede yer alan kasır 23. Osmanlı padişahı III. Ahmed’in şehzadeleri (Osmanlı sultanlarının oğullarına verilen unvan) için düzenlenen sünnet düğününe sahne olan ve bugüne varlığını koruyan Aynalıkavak Kasrı da bu yapılardan biridir.
Rivayete göre kasır adını, Sultan’ın Venecik Doçu (Venedik şehri yöneticisi) tarafından kendisine hediye edilen ve Osmanlı’da düz pencere camı üretilmediği için oldukça kıymetli olan kristal Venedik aynalarına uygun, “kavak boylu aynalara” yakışacak bir kasır yapılması istemesinden alır.
Tersanenin yoğun olarak kullanıldığı dönem içerisinde saraya ait yapılar da tersane alanı için yıkılmaya başlanır. 1802-1803 yıllarında tamamen yıkılan saraydan geriye sadece Aynalıkavak Kasrı kalır. “Hasoda Kasrı”, “Hasbahçe Kasrı”, “Daire-i Hümayun” olarak da isimlendirilen yapı, güncel görünümüne 28. Osmanlı padişahı Sultan III. Selim döneminde kavuşur.
31. Osmanlı padişahı I. Abdülmecid döneminde tekrar elden geçirilen kasır “Lale Devri” dönemi yaşantısını yansıtan örneklerden biri olan kasır 1975 yılından bu yana Milli Saraylar yönetiminde yer almakta ve 1984 yılından beridir de müze-saray olarak ziyaret edilebilmektedir.
Girişin ücretli olduğu, müze kartın geçmediği Aynalıkavak Kasrı’nda ayrıca müze turu için de ücret ödenmekte. Belirli saatlerde, ortalama 30 dakikada bir tekrarlanan ve yaklaşık 10 dakika kadar süren müze turunda kasrın içerisini görebilmektesiniz. Kara tarafındaki cephesi tek, deniz tarafındaki cephesi iki katlı olarak düzenlenmiş kasır divanhane çevresinde gelişen üç sofalı plana sahip. 18. yy. Osmanlı saraylarının geleneksel özelliklerini yansıtan Aynalıkavak Kasrı’nın tavanlarında sıklıkla geometrik düzende bitkiler ve stilize motiflerle zenginleştirilmiş bezemeler yer almaktadır.
Aynalıkavak Kasrı Musiki Müzesi
Sultan III. Selim’in iyi bir tanburi ve neyzen olması ve çalışmalarının büyük çoğunluğunu Aynalıkavak Kasrı’nda gerçekleştirmesi dolayısıyla kasır 1980’lerin ortalarında Türk müziği merkezi haline getirilmiştir. Dönemin Türk müziğine yakınlık duyan önemli isimlerinin yanı sıra Sultan Aziz’in torunu Gevheri Osmanoğlu’nun varisleri sazlar, nota ve çeşitli müzik yayınlarını bağışlamışlardır. 1997 yılında detaylı bir restorasyona girerek 2010 yılına kadar kapalı kalan kasır 2014 yılında koleksiyoner Zeki Bülent Ağcabay’ın katkılarıyla daha geniş bir koleksiyona kavuşmuştur.
Şimdilerde kasır ve bahçe ile deniz arasında artık kullanılmayan Haliç Tersanesi yer almaktadır. İstanbul’un Mega Projeleri arasında yer alan Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi adı altında düzenlenecek olan alanda kasrın akıbeti ne olur bilmek güç. 2013 yılındaki ihale için Cengiz-Taca-Galeri Kristal ve Sembol-Ekopark-Fine Otel konsorsiyumları yarışmış, Sembol-Ekopark-Fine Otel ihaleyi kazanmıştı. İhaleyi kazanan Rixos otelleri sahibi ve Sembol İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince’yi dönemin Başbakan’ıyla ilgili “…yaptıklarımı takip ediyor, bana destek oluyor, Türkiye aşığı bir adam Tayyip Bey. Tanıdığım ilk günden beri haftanın 3-4 günü onu rüyamda görüyorum” ve Fethullah Gülen‘le ilgili “Fethullah Hoca benim için bir değerdir, bir idoldür; sık sık Amerika’ya gidip ziyaret ediyorum” açıklamalarının yanı sıra Panama belgeleriyle hatırlıyorum. İhale sonrasında alanda herhangi bir çalışmaya başlanmadığını da ekleyeyim.
Proje detayında sunulan plan şu şekilde:
Bu da Cenk Akdenizli‘nin “Haliç Neden Önemli?” başlıklı yazısında yayınladığı plan:
Planda 2 no’lu alan Aynalıkavak Kasrı’nın olduğu bölgesi göstermekte.