Bir süredir kent içi rotalara dair oldukça keyif aldığım derlemelerle, notlar ve fikirlerle uğraşıyorum. Araştırmalarım ve ilham aldığım etkinliklerle ilgili Alternatif Sanat Kültür Etkinlikleri ve Kütüphaneler başlıklı bir yazıyı geçtiğimiz günlerde paylaştım. Dinlere Göre Tapınaklar ile de zaten konuyu açıklamıştım. Bu yazıda sürece dair ilk rotayı paylaşıyorum. Aşağıdaki görsel Osmanlı döneminde kullanılan tramvay hatlarını, tramvay ve bu hatlarda geçerli bileti göstermekte.
Eski’nin İstanbul’una Dair Notlar
Değişimlerin nedenleri, niçinleri başka bağlamlarda konuşulabilir. Ben, bu yazıda yaşadığım şehirdeki kültürel değişimlere dair merakımın peşinden gidip, karşılaştığım detaylar, hikaye ve olaylara kısa bir giriş yapmak istiyorum. Her gün önünden geçtiğim bir mekanın, yolun tarih içerisindeki tanıklığına minik de olsa bir pencere açabiliyorsam benim için yeterli bir kazanç olacaktır. Yazı serisinin odağında iki şehir var; Suriçi İstabul (Tarihî yarımada) ve Pera. Farklı bakış açıları ve kültürler üzerinden yapacağım alıntılarla tek şehrin sınırları içerisinde anılan bu iki yaşam alanını İsa’nın Kulesi‘ni (Galata Kulesi) başlangıç alarak aktaracağım. Döneminin en etkileyici yapılarından biri olan Ayasofya, kilise-camii dönüşümüne uğrayan tapınaklar, ara sokaklar, paylaşılamayan binalar, anılar, mahalleler (bkz. Tatavla) ve bulabildiğim daha bir çok konuyu değineceğim…
Temel aldığım bir kaç harita var. İlki, Zellich ailesi tarafından kurulan matbaada basılan Constantinople ve tramvay hatlarını gösteren, benim de ilk rota olarak yayınlayacağım harita. Diğerleri ise, Harvard Map Collection, Harvard College Library arşivindeki 1853 ve 1882 yıllarına ait haritalar.
Rotalarda ve ilgili konularda öncelikli olan alanlara dair bir kaç özet not iletmek istiyorum. Notlardaki önceliğim, şimdilerde Beyoğlu ve Fatih ilçe sınırları içerisinde kalan, döneminde yoğun sosyal ve kültürel olarak etkileşimin gerçekleştiği bölgeler. Ara ara diğer yakadan, Üsküdar ve Kadıköy’den bahsedecek olsam da şimdilik planlarım arasında bu ilçelere dair rota oluşturmak yok.
Suriçi İstanbul / Contantinople
Günümüzde, çoğunlukla Fatih ilçesi sınırları içerisinde olan ve Tarihi Yarımada olarak belirtilen bölgeyi ifade ediyor. Bölge Bizans surları, Haliç ve Marmara’nın çevrelediği alanın kuzeyinde Eyüp ilçesi, kuzeydoğusunda Haliç, güneyde Marmara Denizi, batıda Zeytinburnu ve kuzeybatıda Bayrampaşa ilçeleri arasında yer alıyor.
Pera / Beyoğlu
Beyoğlu ilçe sınırları içerisinde olan, Tatavla, Dolapdere, Tophane, Fındıklı arasında kalan ve uç kısımda Galata’ya ulaşan bölgeyi nitelendiriyor.
Galata Kulesi
Cenevizliler tarafından inşaa edilmiş İsa’nın Kulesi. Pera ile Suriçi İstanbul arasında kalan ve Beyoğlu ilçesine bağlı bölgede bulunan kule Galata Kulesi olarak bilinmektedir.
Yukarıdaki bölgeler ve yapılarla ilgili detaylı yazılarla devam edeceğim için şimdilik kısa notlarla başlangıç oluşturmak istedim. Diğer yandan, konular içerisinde sıklıkla yer edecek bir kaç kelimeyi paylaşmak istiyorum.
Frenk
Sözcüğün kökeninin Galya’yı fetheden Cermen halkı Franklar’a dayandığı düşünülmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle Fransızları nitelendirir. Ancak süreç içerisinde Avrupalıların genelini ifade etmeye başlamıştır. Bunun nedeni diğer azınlıkların çeşitli sosyal ve kültürel nedenlerle Fransız/Avrupalı gibi davranmış olmaları gösterilebilir. Bir söyleme göre, ağırlıkı olarak Rumlar tarafından Fransızları negatif bir amaçla nitelendirmek için kullanılmıştır.
Tatlısu Frenki
Genellikle Rumları belirtir. Avrupalı olmayıp Avrupalı gibi davranmak, giyinmek, konuşmak anlamında kullanılır (bkz. TDK @Frenk).
Levanten
Osmanlı Devleti içinde, özellikle Tanzimat sonrasında büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan azınlıkları (frenk, tatlısu frenki, gayrimüslim vb.) tanımlamak için kullanılır. Akdeniz’in doğu sahillerinde bulunan geniş bir araziyi tanımlamak için (sınırları kesin olmayan, coğrafî, tarihî ve kültürel bir adlandırma) kullanılan Levant ifadesi üzerinden değerlendirildiğinde levantta yaşayan batı avrupalı olarak karşılık gösterilebilir (bkz. Levant).
Osmanlı Milleti ve Osmanlılık
Osmanlı Devleti ulus-devlet değil, imparatorluktur ve Osmanlı Devleti’nde millet sistemi, Devlet’in hakim unsuru durumunda olan Müslüman tebaa ile birlikte, diğer Müslüman olmayan (gayri-müslim) unsurları da kapsar. Hakimiyet altında bulunan toplulukları, din ya da mezhep esasına göre örgütleyip yönetmesi “millet sistemi” olarak ifade edilmektedir. Ancak, halk nezdinde “millet” kelimesi dini topluluğu ifade eden bir anlam taşımaktadır (bkz. Osmanlı Devleti’nde Millet Sistemi ve Yahudi Milleti, Süleyman Demirel Üniversitesi, Arş. Gör. Muharrem Gürkaynak).
Osmanlılık bu anlamda II. Meşrutiyet dönemine kadar devam etmiş, 1908’de II. Meşrutiyetle birlikte merkezi bir ulus-devlet yaratılması hedeflenmiş ve ilk defa cemaatten topluma geçişin bir göstergesi olarak vatandaşlık kurumu ortaya çıkmıştır. (bkz. Osmanlıdan Günümüze Vatandaşlık Anlayışı, Av. Ezgi Güzel Polat)
Osmanlılık etnik grupların üst kimliği olarak nitelendirilmek istense ve kapsam konusunda Müslüman-gayrimüslim ayrımı yapılmamış olsa da hem müslümanlar hem de gayrimüslimlerce kabul görmemiştir (bkz. Osmanlı tebaası).
Gayrimuslim
Müslüman olmayan. Osmanlı’yı halk bakış açısıyla büyük bir müslüman cemaati olarak düşünürsek, müslüman olmayanları nitelendirir.
Tebaa
Tâbi olan, uyruk (bkz. TDK @Tebaa). Kral/kraliçe/monark/imparator/sultan vb. tabiiyetinde/mahiyetinde olan.
Reaya
Yönetenin (sürüsüne nezaret eden bir çoban) kulu. Osmanlı devletinde, seyfiye, kalemiye ve ilmiyeden oluşan askeri sınıf (kalem ve kılıç ehli) dışında kalan, vergi ödeyen esnaf/çiftçi/zanaatkar/tüccar/köylü müslüman ve gayrimüslimlere verilen genel isim, halk, yönetilen sınıfı. Reaya, çalışarak ödediği vergilerle yöneten sınıfı (askeri) besleyen, imparatorluk ekonomisini ve ordusunu finanse eder. Reaya sınıfından olan insanlar üstün gayretler ve başarılar gösterirlerse askeri yönetici sınıf içerisinde yer alabilirler. Gayr-i müslim reaya’lar devşirme yolu ile sınıf değişikliği yaşarlar. Sâsânî İranı’na kadar geçmişi uzanan kavram buradan İslam devletlerine ve Selçuklular vasıtasıyla Osmanlılar’a geçmiştir. (bkz. Reaya, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt: 34, Sayfa: 490)
Zimmi
Himaye altında olan gayrimüslim, ikinci sınıf reaya. Musevilik ve Hristiyanlık ve Müslümanlıkta din büyüğü olan İbrahim (Abram, Abraham)’in öğretisinden kaynaklanan dinlerden birine mensup olmalıdırlar (ancak uygulamada bu sınırlandırma söz konusu olmamış, başka dinler için de ayrıcalıklar tanınmıştır). Osmanlı Devleti’nde zimmiler cizye ya da haraç ödemek koşuluyla kilise ve sinagoglarında ibadet edebilirler. Ancak, bu tapınaklarda çan çalınmasına izin verilmez. Çoğu durumda harap olan ibadethanelerin onarımı da mümkün olmamaktadır. Korunma durumu müslüman kurallarının uygulandığı yerler için söz konusudur; örneğin Suriçi İstanbul. Bu sayede kendi dinlerine ait ritüellerini, giyim kurallarını belirli sınırlandırmalar söz konusu olsa da serbestçe yerine getirebilmektedirler. (bkz. İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı / İlber Ortaylı, İslamda Hoşgörü ve Sınırı / Taner Akçam, )
Cizye
İslam ülkelerinde gayrimüslimlerden alınan bir vergi türü.
Uyruk
Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı ve yönetimi altında olma durumu (bkz. TDK @Uyruk).
Yukarıdaki başlıklar ve ilgili diğer yazılarla ilgili olarak paylaşılan görsellere Suriçi İstanbul ve Pera albümü üzerinden ulaşabilir, albümü takibinize alabilirsiniz. Bir sonraki yazı Osmanlı döneminde son haline ulaşan tramvay hattı ve Suriçi İstanbul sınırları içerisinde kalan kilise-dami dönüşümüne uğramış tapınaklar üzerine olacak.