31.10.2006 tarihinde kabul edilen ve T.C. Resmi Gazete’de yayınlanan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile kayıt altına alınmamış tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların dağıtımı sınırlandı ve hatta Madde 12 uyarınca kimi durumlarda yasak hale getirildi. Önceki yıllarda ve 2006 tarihinde düzenlenen 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu düzenlemesinin ardından güncel yürütülen politikalar ekseninde yerel tohuma karşı adı konulmamış bir engelleme zinciri söz konusu. Buna karşı STK’lar, gönüllü gruplar ve küçük üreticiler tohum takas etkinlikleri düzenleyerek ellerinden gelen desteği sağlasalar da devlet eliyle sertifikalı tohum kullananlara yönelik gerçekleştirilen pozitif ayrımcılık (bkz. Yurtiçi Sertifikalı Tohum Kullanım Desteği) sonucu ortaya çok kırılgan bir hareket alanı çıkmış oluyor.
Bizi gömmeye çalıştılar. Oysa ki, tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.
Meksika Atasözü
5553 sayılı Tohumculuk Kanunu
Tohum takasına dair dahil olabileceğiniz proje ve gruplardan aşağıda bahsedeceğim. Öncesinde, 5553’e dair bir kaç notumu, aklımdaki soru işaretlerini paylaşmak istiyorum. Madde 14 içerisinde yer alan ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanun hükümlerinden müstesnadır ifadesi esasında küçük ölçekli tohum takasına izin veriyor. Ancak, özellikle A.B.D.’de söz konusu olan tohumların kayıt altına alınması, sertifika ve patentlenmesi çiftçilerle büyük şirketler arasında çok büyük problemler yaratabiliyor ve bu tür süreçler bir şekilde şirketler lehine sonuçlanıyor. Yine bu madde içerisinde yer alan ihracat amacıyla ithal edilip üretilen bitkisel ürün veya tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz. Bu madde kapsamındaki bitkisel ürünlerin ticareti Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre düzenlenir ifadeside yine Madde 3’ün (U) bendinde yer alan genetik, fiziksel, biyolojik ve sağlıkla ilgili değerlerinin standartlara uygunluğu ifadesiyle çelişiyor.
Şu anda Türkiye’deki tohumların yaklaşık %1-3’ü yerel tohum. İşte tüm bu nedenlerle korunması ve yaygınlaştırılması gerekiyor.
Tüm bu değerlendirmelerin sonucunda, küçük üreticinin tohumunu tescil ettirmesi, üretmesi ve ticaretini yapması olanaksız hale gelmekte. Üreticinin şirketlerin ürettiği ve tescil ettirdiği tohumlara mahkum edildiği, binlerce yıllık yerel tohumların ve birikimin hiçe sayıldığı bir düzen içerisinde, borç batağına mahkum edildiğini düşünüyorum. Biyoçeşitlilik ile övündüğümüz zamanlardan büyük bölümü çok uluslu şirketler tarafından üretilen tohumları kullanmaya zorlandığımız zamanlara… Elbette bu ifadeler kişisel çıkarımlarım ve endişelerimden oluşuyor. Özellikle son dönemde tohumlara dair hem Sivil Toplum Kuruluşları hem de ilgili devlet kurumları tarafından bir çok yayın paylaşılmış duruma ve her taraf kendi tarafından süreci değerlendiriyor. Geçmişte farklı ülkelerde yaşananlar, günümüzde doğanın parsellenip kar sağlanabilir ürünler yığını olarak görünüyor oluşu ve bunun özellikle devlet kanalıyla teşvik edilmesi haliyle sürece pek güven duymamanızı sağlıyor. Neden canlı bir varlık bir kişiye ya da şirkete ait olmalı? Hele birde, Madde 15’te yer alan gerekli görülen hâllerde, 5 inci (üretim izni), 6 ncı (sertifikasyon), 7 nci (ticaret) ve 8 inci (denetim) maddelerde belirtilen yetkilerini, kısmen veya tamamen Birliğe, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere; şartları belirlenmek kaydıyla, süreli veya süresiz olarak devredebilir ifadesi sonucunda yine birilerine çıkar karşılığında böyle ciddi bir konunun peşkeş çekilmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz?
Tohumculuk Kanunu, tescillenmemiş tohumların ekimine ve ticaretine yasak getirirken takas için bir düzenleme öngörmüyordu.
Tohum Takası
Yerel tohumların ticaretinin yasaklanması ve paylaşımının sınırlandırılması bir yana, yerel üreticilerin yeterli teşvik alamamaları, bostanlar nezdinde sürekli belediye ve şirketlerin tacizlerine uğruyor olmalarından da bahsetmek gerekiyor. Kazananın hep daha çok kazanabileceği, yerelin, gelenekselin ve yakın olanın hep öteleneceği bir politika anlayışı günün sonunda karşımıza hep tekelleşmeyi (bkz. Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği) getirmekte. Tabi, umutsuzluk için daha erken. Hala bir şeyler yapılabiliyor, sözler alınıp, ekinler ekilebiliyor. Tohum takası yıllardır bu topraklarda olan bir paylaşım sistemi. Yerel ve küçük ölçekli üreticiler birbirleriyle ellerindeki tohumları takas eder, en iyi tohumlar belirlenir ve bereketi bol bir hasat için fikir alışverişi yapılır, beraber kazanılır, herkes bereketten faydalanır.
Bildiğim kadarıyla ilk tohum takası etkinliği 2009 yılında İzmir’in Torbalı İlçesi Karaot Köyü’nde gerçekleştirildi. Ardından, İzmir Seferihisar (Tohumbara), Aydın Yenipazar, Çanakkale Bayramiç, İzmir Bornova ve İstanbul Şile gelerek yaygınlaştı.
Karaot Köyü’nde kurulan Karaot Tohum Derneği, dağ köylerini gezmeye, dedelerden kalma tohumları toplamaya ve ekmeye başladı. Köyde başlayan, diğer köyleri de dahil ederek bir başka harekete evrilen Karaot Tohum Derneği, böylelikle sürece bir de resmiyet kazandırdırmış oldu.
Bir akşam TV izlerken karpuz tohumlarının kaybolmaya yüz tuttuğuna dair bir belgesel izleyen ve Karaot’ta kurduğu dernek vasıtasıyla 500 köyü gezen Feray Karapınar’ın öncüsü olduğu ekibin imza attığı Yerli Tohum HAREKETİ büyük ses getirdi.
Yerli Tohumun Peşinde
Avrupa ve Amerika’da gerçekleştirilen tohum takas etkinliklerinin incelenmesiyle birlikte tohum takası ilk kez 2009’da Torbalı Karaot Köyü‘nde organize bir biçimde ve dernek çatısı altında yapılmış oldu.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Tayfun Özkaya ve Kars’ta üreticilik yapan İlhan Koçulu‘nun bireysel katkıları, Slow Food Hareketi ve Ekolojik Üreticiler Derneği‘nin kurumsal çabalarıyla birlikte Karaot Tohum Derneği ile başlayan tohum takası ülke genelinde de yayılmaya başladı.
Kurulan derneklerin ve özellikle büyük STK’ların da dahil olmasıyla online ulaşılabilir kaynaklar yaygınlaştırıldı. İzmir’de Seferihisar, Bornova, Torbalı, Aydın’da Yeni Pazar, Çanakkale’de Bayramiç, İstanbul’da Şile gibi devreye giren belediyeler ile birlikte tohum takas şenlikleri düzenlenmeye başlandı. Tüm bu süreç tohum takasını mümkün kılan sosyal medya gruplarına da zemin hazırlamış oldu. Güncel durumda, bir çok mail ve sosyal medya grubu, insiyatif ve dayanışma merkezi de dahil geniş bir ağ içerisinde yerli tohum dağıtımı sağlanmaya çalışılıyor.
Tohum saklamak için değil, ekmek için takas edilmeli.
Feray Karapınar, Karaot Tohum Derneği Kurucu Üyesi
Can Yücel Tohum Merkezi
Şenlikler ve diğer tohum takası etkinlikleri, internet ortamında kurulan iletişim ağları ve çiftçilerin sahip oldukları, yeni edindikleri tohumlardan elde ettikleri yeni tohumlarla birlikte Seferihisar Belediyesi Can Yücel Tohum Merkezi‘ni hayata geçirildi. Bu merkezde toplanan tohumlar çoğaltılıp, yetiştirilen fideler ücretsiz olarak dağıtılıyor.
Tohum Takas Ağı
Buğday Derneği tarafından küçük üreticiler ve tohumseverler arasında yerel / atalık tohumların serbest bir şekilde takas edilerek kaybolmasını önlemek ve yayılmasını sağlamak için amacıyla yürütülen projelerden biri olan Tohum Takas Ağı 2014 yılında çiftçiler arasında takas faaliyetinin gerçekleştirilmesi amacıyla hayata geçirildi. Ardından tüm destekçiler için erişilebilir hale getirilen sistemde tohum takasının yanı sıra, tohumun ekildiği coğrafya, uygun iklim şartları, ürünün yetiştirilmesinde kullanılan yöntemler ve girdileri de kayıt altına alıyor ve paylaşılıyor. Böylelikle, hangi tohumun hangi şartlar altında ne kadar verimli olduğunun da bilgisi tohum takası yapanların elinde oluyor. Derneğin ağ içinde yer sağlayıcı ve düzenleyici olduğu proje için istenense hasattan bir miktar tohumluğun ayrılarak sisteme ağa dahil edilerek başkalarıyla paylaşılması.
Muğla Büyükşehir Yerel Tohum Merkezi
Yerel Tohum Merkezi, Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde 29 Ekim 2016’da açıldı. Başlangıçta 300 tohumun bağışlandığı tohum merkezi aktif bir çalışmayla bölgede yerel tohumların çoğaltımı ve dağıtımı konusunda aktif bir rol alıyor. Ayrıca Ortaca’da kurulacak soğuk hava deposunda genetik saflığı onaylanan tohumlar saklanarak uzun yıllar yerel tohumların korunması merkezin hedefleri arasında yer alıyor.
Ulusal Tohum Takas Merkezi
Herhangi bir parti, STK, kurum ve kuruluşla bağlantısı olmayan, tamamen insiyatif çerçevesinde bir araya gelmiş, yerel tohumların kullanımı ve takası konusunda hassasiyet gösteren duyarlı vatandaşalar tarafından kurulmuş olan Ulusal Tohum Takas Merkezi yine bu isimle yayın yapan web sitesi üzerinden tohum paylaşımı gerçekleştirmekte.
Diğer Tohum Takas Oluşumları
- Bodrum Tohum Derneği
- Ovacık Köyü Kadın Tohum Derneği
- Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi
- Agaclar.net
- Pembe Domates Ağı
Ülkemizde olduğu gibi diğer bir çok ülkede de benzer sorunlara karşı benzer sayılabilecek tepkiler, karşı hareketler, yerel tohumu korumaya ve kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar söz konusu. Kimileri için oldukça yeni, kimileri içinse yıllardır söz konusu olan bu ortak amaca karşılık bir de yine uluslararası organizasyonlar tarafından desteklenen tohum merkezleri bulunuyor. Bunlardan sanırım en ünlüsü Svalbard Küresel Tohum Deposu.
Svalbard Küresel Tohum Deposu
1983 yılından itibaren hazırlanmaya başlanan, 2008 yılının Şubat ayında aktif hale gelen, Norveç’in Longyearbyen şehrinde dünyadaki bütün bitki tohumlarını barındırması amaçlanarak kurulan Svalbard Küresel Tohum Deposu Kıyamet Ambarı (Doomsday Vault) olarak da anılmakta. Başta Küresel Ürün Çeşitliliği Örgütü (GDTC) ve Norveç hükümeti olmak üzere bir çok ülke ve kuruluş tarafından desteklenen proje olası bir küresel afet halinde yeryüzündeki bitki türlerinin korunarak yeniden ekilebilmelerine olanak sağlamayı amaçlıyor. Deponun yaklaşık 4 milyon adet tohuma sahip olduğu düşünülüyor. Tabi, ülke bazında buradan tohum almak, buraya tohum vermek çok farklı bir süreçte gerçekleştirilebiliyor. Svalbard Küresel Tohum Deposu ile ilgili sansasyonel ve hatta komplo teorisi denilebilecek itirazlar da bulunuyor. Örneğin Amerikalı gazeteci F. William Engdahl 2007 yılında yayınlanan Ölüm Tohumları (Seeds of Destruction) adlı kitabında bu depoda “dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme planları”nın oluşturulduğunu öne sürüyor.
Dünyada oldukça ses getiren ve özellikle Hindistan’da başlayan tohum mücadelesine dair çalışmalarıyla tanınan Dr. Vandana Shiva tarafından kaleme alınan ve imzaya açılan Tohum Özgürlüğü Deklarasyonu‘nu Meral Geylani’nin çevirisiyle iletiyorum:
- Tohum yaşamın kaynağıdır, yaşamın kendini doğal dürtüsel olarak ifade etmesidir, kendi kendisini yenilemesidir, sonsuza kadar özgürlük içinde kendini çoğaltmasıdır.
- Tohum biyo kültürel çeşitliliğin şekillenmesidir. Tohum milyonlarca yıllık biyolojik ve kültürel evrimin geçmişini ve ayrıca gelecekteki oluşacak yüzyılların potansiyel evrimini içinde barındırır.
- Tohum özgürlüğü yaşamdaki her varlığın en doğal hakkıdır ve biyolojik çeşitliliğin korunması için temel oluşturur.
- Tohum özgürlüğü her çiftçi ve gıda üreticisinin doğal hakkıdır. Çiftçilerin tohumu saklaması, takas etmeleri, geliştirmesi, yetiştirmesi, tohumu satma hakları Tohum Özgürlüğünün atardamarıdır. Bu özgürlükler çiftçinin elinden alındığında çiftçiler büyük borç kapanına yakalanıp bazı olumsuz örneklerde intihar edebilirler.
- Tohum gıda zincirinde ilk bağlantı olduğundan Tohum Özgürlüğü Gıda Özgürlüğünün temelidir.
- Tohum özgürlüğü tohumun patentleştirilip tohum tekeli yaratarak, çiftçilerin tohumları saklayıp takas etmelerini kanun dışı bir eylem haline getirme tehdidi altındadır. Tohumların patentleştirilmesi etik ve ekolojik olarak haksızlıktır ve tohum patenti tohumların bir buluş için kullanılmasının tüm haklarına sahip olur. Tohum bir buluş değildir. Yaşam bir buluş değildir.
- Farklı kültürlerin Tohum özgürlüğü Bio-korsanlık ve yerli bilginin ve bio-çeşitliliğin patentleştirilmesi tehdidi altındadır. Bio-korsanlık bir buluş değil –hırsızlıktır.
- Tohum özgürlüğü genetiği değiştirilmiş tohumların çiftliklerimizi kirletip GDO’suz gıda seçeneğimizi engelleme tehdidi altındadır. Tohum özgürlüğü çiftçileri GDO’lu tohumların çiftliklerini kirlettikten sonra şirketler tarafından “mallarını çalmak ” suçlamalarından dava açmaları tehdidi altındadır.
- Tohum özgürlüğü yenilenebilir ve kendi kendini üreten kaynak olma yerine kasıtlı olarak yapısı değiştirilen tekrar üremeyen ve patentleştirilen emtia olma tehdidi altındadır. Yenilenebilir olmayan tohumlar için verilen en uç örnek steril tohum geliştirme amacı ile geliştirilen yok edici / terminator teknolojidir.
- Çeşitli türlerin gelişim özgürlüğünün; insan topluluklarının yeniden açık tohum kaynaklarını normalleştirme özgürlüğü olması gereği biz tohumların özgürlüğünü savunmaya kendimizi adadık.